Bilim Net: Balinaları Öldüren Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Değil
Ekim ayında, New Jersey Sahili boyunca kumlarda büyük, hafifçe titreşen bir balina kuyruğu silüeti oluşturan ışıklar belirdi. Bu, ABD Doğu Kıyısı boyunca planlanan açık deniz rüzgar projelerine karşı aylardır süren protestoların bir parçasıydı. “Rüzgar Balinaları Öldürür” sloganıyla bir araya gelen topluluklar, bu iddiayı rüzgar enerjisine karşı bir konuşma noktası olarak kullandı. Eski Başkan Donald Trump, yerel Cumhuriyetçi politikacılar ve fosil yakıt endüstrisiyle bağlantılı kar amacı gütmeyen gruplar, 2023’te Fox News’in 50’den fazla programında açık deniz rüzgar projelerini ölü balinalarla ilişkilendirdi. Trump, yeni bir dönemde seçilirse ülkenin açık deniz rüzgar projelerini iptal edeceğini söyledi.
Ancak mevcut bilimsel görüş bu iddiaları hiç desteklemiyor. Duke Üniversitesi deniz bilimci Douglas Nowacek, “Açık deniz rüzgar geliştirme faaliyetleri ve özellikle kambur balina ölümleri arasında hiçbir bağlantı yok. Kesinlikle, sıfır,” diyor.
Protestolar ve asılsız eleştiriler, henüz gelişmekte olan açık deniz rüzgar endüstrisi için kritik ve mali açıdan zor bir dönemde geliyor. Biden yönetiminin 2035 yılına kadar enerji sektörünü karbon kirliliğinden arındırma taahhüdünü yerine getirmek için 2030 yılına kadar 30 gigawatt açık deniz rüzgar enerjisi kurulması gerekiyor. Bu emisyonların neden olduğu ısınma ise balinalar üzerinde kanıtlanabilir bir etkiye sahip.
Bu, okyanusta devasa rüzgar türbinleri inşa etmenin hiçbir çevresel etkisi olmayacağı anlamına gelmez. Kar amacı gütmeyen özel bir deniz üstü rüzgar girişiminin genel müdürü olan Kris Ohleth, “Denizlerde büyük ölçekli makineler inşa etmek elbette bir etkiye sahip olacak” diyor. Ohleth, Nowacek ve diğer uzmanlar, türbinlerin araştırılması ve inşasının potansiyel zararlarını anlamanın ve ardından bunları azaltmanın önemli olduğunu vurguluyor.
Peki balinaları ne öldürüyor?
Kuzey Atlantik’te, ABD kıyıları yakınındaki sularda yaşayan ve göç eden çeşitli balina türleri bulunmaktadır. 19. yüzyıldaki balina avcılığının etkilerinden birçok tehlike altındaki türün popülasyonları önemli ölçüde toparlanmış olsa da, ciddi tehditler devam etmektedir. Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne göre, 2017’den bu yana 500’den fazla kambur, minke ve çubuklu balina türleri ciddi şekilde yaralandı, kıyıya vurdu veya erken öldü.
Kıyıya vuran balinalar üzerinde otopsi yapmak zor bir süreçtir, çünkü balinaların kalın yağ tabakası ve organların içinde pişme durumu otopsiyi zorlaştırır. Ancak, gemi çarpmaları ve balıkçılık malzemelerinin balinalara dolanması gibi insan faaliyetlerinin genellikle suçlu olduğu açıktır. Nowacek, “Çubuklu balinalar için, son 25 yılda belgelenen her ölüm bir insan sebebine—gemi çarpması veya dolanma—bağlıdır” diyor. New England Akvaryumu, Shelagh adlı bir dişi Kuzey Atlantik sağ balinasının bilinen beşinci kez balıkçılık malzemelerine dolandığını bildirmiştir.
Bu bulgular şaşırtıcı değildir, çünkü bu balinaların yüzdüğü sular genellikle Atlantik Kıyısı’ndaki ana gemi yollarıyla çakışmaktadır. Duke Üniversitesi Deniz Laboratuvarı Direktörü ve Deniz Memelileri Komisyonu üyesi Andrew Read, 10 knot üzerinde hızla seyreden gemilerin en kötü hasarı verebileceğini, buna kanamalar, yırtık kaslar ve kırık kemiklerin de dahil olduğunu belirtmektedir. “Bir insanın sokakta dururken bir kamyon tarafından çarpıldığını hayal edin,” diyor. “Oldukça büyük bir travma yaşanır.”
NOAA, 2008’den beri 65 feet veya daha uzun gemiler için 10 knot hız sınırını uygulamaya çalışmaktadır ve bu düzenlemeyi daha küçük tekneleri de kapsayacak şekilde genişletmeye çalışmaktadır. Ancak, koruma amaçlı sivil toplum kuruluşu Oceana’nın raporuna göre, 2020-2022 yılları arasında NOAA tarafından belirlenen yavaşlama bölgelerinden geçen gemilerin %84’ü hala bu sınırı aşmıştır.
Yükselen okyanus sıcaklıkları, balinaları yeni ortamlarda avlarını takip etmeye yönlendirebilir ve bazen hayvanları doğrudan gemi yollarına sokar. Örneğin, araştırmacılar, tehlike altındaki Kuzey Atlantik sağ balinalarının yaklaşık %40’ının artık yazlarını Newfoundland’ın batısındaki St. Lawrence Körfezi’nde geçirdiğini fark etmişlerdir. Bu bölge, yoğun gemi ve balıkçılık faaliyetleri ile bilinir. Bilim insanları, balinaların muhtemelen geleneksel yaşam alanları olan Maine Körfezi ve Fundy Körfezi gibi bölgelerin iklim değişikliği nedeniyle ısınması sonucu daha serin sular arayan copepod adlı küçük kabukluları takip ettiklerini belirtmektedirler.
Açık Deniz Rüzgar Gelişimi Balinalara Zarar Verebilir mi?
Bilim insanları ve bölgesel hükümetler, açık deniz rüzgar tesislerinin son balina ölümlerinden sorumlu olmadığını kabul etmekle birlikte, daha fazla gelişimin deniz yaşamı için risk oluşturabileceği konusunda hemfikirdir. Bu risklerin en büyüğü, inşaat sırasında okyanusta daha fazla tekne bulunması nedeniyle meydana gelen gemi çarpmalarıdır. Bu riskleri azaltmak için, enerji şirketleri Ørsted ve Eversource tarafından geliştirilen South Fork Wind projesi, 2022’de NOAA’nın 10 knot kuralını proje ile ilgili tüm teknelere uygulamayı kabul etti. Bu, ABD’nin ilk ticari ölçekli açık deniz rüzgar çiftliği ile sonuçlandı. Ayrıca, Kaliforniya, Pasifik gri balina nüfusunun göç rotası boyunca açık deniz rüzgar araştırma ve geçiş faaliyetleri yürüten herhangi bir teknenin bu sınıra uymasını gerektirmektedir.
Federal yasa, türbin geliştiricilerin, deniz hayvanlarının bulunduğu bilinen alanlara yaklaşırken koruma amaçlı eğitilmiş üçüncü taraf gözlemciler (Protected Species Observers, PSO) getirmelerini gerektirir. Görüş mesafesi düşük olduğunda, PSO’lar kızılötesi kameralar kullanarak deniz memelilerini tespit eder ve gerektiğinde tekne kaptanlarına yavaşlamalarını veya durmalarını söyler.
Enerji şirketleri ayrıca araştırma ve inşaat seslerini azaltma yollarını incelemektedir. Bu sesler, balinaların bölgeden kaçınmasına neden olabilir. En gürültülü ekipmanlar “sparkers” (havai fişek) ve “boomers” (patlayıcılar) olarak adlandırılır; bu cihazlar, deniz yatağını taramak için su yüzeyinin hemen altında çekilir ve balinaların işitme aralığında sesler üretirler.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, açık deniz rüzgar projelerinin kullandığı akustik kaynaklar, petrol sektörünün kullandığı sismik dizilerden yaklaşık 1.000 kat daha sessizdir (Nowacek). Petrol ve gaz aramaları için yapılan sismik araştırmalar, suya düzenli olarak insan kaynaklı en yüksek sesleri gönderir. Bu sesler, deniz yatağının yüzeyinden sadece 50-100 metre derinliğe ulaşması gereken açık deniz rüzgar araştırmalarına kıyasla yüzlerce kilometre derinliğe kadar ulaşmalıdır. Ancak, bu sismik dizilerle bir hayvanın öldüğüne dair doğrudan bir belge bulunmamaktadır.
Araştırmadan sonra geliştiriciler, türbin temellerini deniz yatağına çakmaya başlarlar ki bu da başka bir akustik rahatsızlığa neden olabilir. Equinor, New York Eyaleti ve Kaliforniya’daki büyük projeler için kiralamaları olan bir enerji şirketi, bu sorunu ele almak için bir dizi önlem aldığını açıklamıştır. Örneğin, Atlantik’te Ocak ve Nisan ayları arasında, bölgede en yoğun sağ balina konsantrasyonu olduğunda, kazık çakma işlemi yapmayacağını belirtiyor (Jennifer Dupont, Equinor). Şirket ayrıca, PSO bir balinanın bölgeye girdiğini fark ederse inşaatın durdurulduğu “kapatma bölgeleri”ne sahiptir. Mühendisler bazen inşaat seslerini emmek için kabarcık perdeleri kullanırlar (temel üzerine konsantrik halkalar halinde yerleştirilen delikli hava hortumları tarafından salınan kabarcıklar).
Nowacek ve Read, bu tür önlemlerin yeterli olduğu konusunda hemfikirdir. Read, “Tüm bu hafifletme yöntemleri kanıtlanmış ve işe yarayacak” diyor. Nowacek, bölgeyi kapatma, kabarcık perdeleri (Hava kabarcıkları, su altındaki gürültü seviyesini %90’dan fazla azaltır Bu gürültü seviyeleri açık havadakine göre beş kat daha fazladır ve denizdeki canlılara zarar verebilir ve hatta onları öldürebilir. Su altındaki gürültü seviyesinin az miktarda artması bile ultrason dalgaları ile iletişim kuran yunus ve balinaların aklını karıştırabilir, besin buldukları ve yavrularını besledikleri sulardan uzaklaşmalarına neden olabilir. Su altındaki gürültü seviyesini azaltmak için denizin tabanındaki inşaat alanına “kabarcık perdesi” adlı bir yapı yerleştirilir. Bu kabarcık perdesi gürültü seviyesini %90’dan fazla azaltabilir ve denizdeki canlıları koruyabilir) ve hız sınırlarının balinalarda ölümleri ve ciddi yaralanmaları önlemede neredeyse her zaman işe yarayacağını belirtiyor.
Açık deniz rüzgar tesisleri için planlar şekillendikçe, Atlantik Kıyısı boyunca birçok yerel sivil toplum kuruluşu ortaya çıkarak protestolar organize etmek ve belirli rüzgar projelerine karşı hukuki mücadeleler başlatmak için çalışmalar yapmıştır. Brown Üniversitesi İklim ve Kalkınma Laboratuvarı araştırmacıları, vergi kayıtlarını inceleyerek bu grupların çoğunu, yenilenebilir enerji çabalarına karşı olan Charles Koch Vakfı ve Amerikan Yakıt ve Petrokimya Üreticileri ticaret birliği gibi siyasi olarak muhafazakar bağışçılara bağlamıştır.
Politikacılar da bölgelerindeki açık deniz rüzgar enerjisi projelerine karşı balina ölümlerini kullanmıştır. Cumhuriyetçi Devlet Liderlik Komitesi, geçen yaz New Jersey’de bu konuyla ilgili bir reklam yayınladı: “Neslinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalan balinalar, tüm zorluklara rağmen yeniden çoğaldı. Dalgaların altında yeni bir tehlike var: açık deniz rüzgarı…. Balinaları Kurtar. New Jersey Demokratlarından Kurtul.”
Amerikan Yakıt ve Petrokimya Üreticileri, Cumhuriyetçi Devlet Liderlik Komitesi ve Trump kampanyası, Scientific American’ın yorum taleplerine yanıt vermedi. Fox News, açık deniz rüzgarı ile balina ölümleri arasında bir bağlantı olmadığını belirten örnekler sundu. Charles Koch Vakfı’ndan bir sözcü ise çalışmanın yanlış temsil edildiğini belirtti.
Yanlış bilgiler, balina araştırmacıları ve korumacıları arasında kafa karışıklığı ve hayal kırıklığı yaratmaktadır, çünkü bu iddiaları destekleyen veri yoktur. Read, “Balinaların bu kadar ilgi görmesi güzel, ancak insanlara yanlış şeyler söylenmesi hoş değil,” diyor.
Kaynak: Scientificamerican
https://www.scientificamerican.com/article/whales-are-dying-but-not-from-offshore-wind/
Çeviren: Melis Yılmaz